2 Aralık 2013 Pazartesi

The Loner ve Hikikomori


Dün 'The Loner' diye bir Kore filmi izledim. Korku filmi kategorisinde yer alıyor film. Konusundan bahsedecek olursak, bir zamanların çok çalışkan ve zeki öğrencisi olan Su Na  en yakın arkadaşı intihar ettikten sonra kendisini odaya kilitliyor. Kimseyi içeri almayan Su Na odasında kendisinden başka biri varmış gibi konuşmaya davranmaya başlıyor. Amcasının psikolog nişanlısı Su Na'ya Hikikomori teşhisi koyuyor. Psikolog daha sonra da Su Na'nın, ailesinin gizli geçmişiyle başının belada olduğunu anlıyor.
Konuyu direk siteden çevirdim kendim yazmadım, çünkü amacım film hakkında değil Hikikomori hastalığı hakkında konuşmak.

Hikikomori, Japon kökenli bir hastalık. Japonca da anlamı ''elini ayağını çekmek '' anlamına geliyor.
Japon psikiyatr Tamaki Saito'nun tıbba kazandırdığı 90'lı yıllardan beri var olan bir hastalıkmış. Hikikomori hastaları, aylarca yıllarca kendilerini odalarına kilitleyip dışarı çıkmayı reddeden kişiler. Toplum tarafından dışlandıkları içinde kendilerini bir hiç hissedip, hayattaki amaçlarını kaybedip, intihar bile edebiliyorlar.
Eski bir Hikikomori hastası bir adam BBC'ye röportaj vermiş. Dediğine göre, okuldaki sınav baskısı, üniversiteye girme zorluğu, üniversiteye girdikten sonra bir de iş bulma kaygısı derken, amca iyice kopmuş ve kendisini odasına kapatmış. Hiç çıkmayıp tüm gününü o zamanlarda bilgisayar yaygın olmadığından atari oynayıp manga okuyarak geçiriyormuş. Zaten üstüne her şey geldiğinden, bir de ailesinin bunun için endişelenmesi daha da baskı oluşturuyormuş üstünde.
Genellikle erkeklerde görülen bir hastalıkmış. Otaku da sayılabilen bu kişilerin cinsel taciz suçlarına da karıştıkları görülmüş.
Sadece Japonya'da değil, İtalya, Kore, İngiltere ve daha birçok ülkede görülüyormuş.
Kısacası insanın, baskının olduğu her yerde var diyebiliriz. Okulda gençlerin karşılaştıkları zorbalıklar, ailenin çalış çalış diye baskı yapması, çocukları yönetmeye çalışmaları en büyük etkenler. Tabi sadece gençlerde değil 40'lı yaşlara kadar her yaşta görülebiliyormuş...
hanijuni


2 yorum:

  1. Bu hastalığı daha önce duymuştum, toplumun getirdiği baskı sonucunda bunun olmasını çok normal buluyorum. Neyse, filme gelecek olursak... Korku filmlerinden ne anlıyorsunuz abi? :D Ben çok sıkılıyorum izlerken, hani korkmuyorum da ki... Cidden çok korkunç bir film olduğunu varsayalım -ki henüz öyle bir filme rastlamadım- insan neden kendini korkutmak ister ki? :D Bir yaz bunu anlamak için bütün gecelerde tek başıma korku filmleri izledim. Ama yok yani yok, bir türlü korkamıyorum başka bir zevk de alamıyorum :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya inanır mısın bende daha ne anladığımı bulamadım, istemsiz şekilde gidiyor elim :D Cidden bak :D Asya korku filmlerinde şu ana kadar izlemiş olduklarımdan daha hiç korkmadım, filmlere korkmayacağımı bile bile yine de başlıyorum engel olamıyorum :D
      Şimdiye kadar izlediğim bir korku, korku da değil hatta gerilimdi o 'Orphan'ı çok beğendim, ama bak geçen bir film gördüm bu senenin yeni filmi ''The Conjuring'' izleyeyim dedim de baktım gerçek hikayeye dayalı falan yazıyor pıstım kaldım, izlemedim :D

      Sil